İran’a hiç gitmedim. Çok fazla şey duydum İran’lı insanlar hakkında. Orada yaşayan herkesin müslüman olmadığını biliyorum çünkü müslüman olmayan bir İran’lı ile tanışmıştım. Çok fazla sohbet etme şansım olmadı fakat öyle İran’ı gözümüzde büyüttüğümüz kadar katı kuralları olan bir ülke olmadığını söylemişti. Dediğim gibi bilmiyorum.
Öte yandan avrupada yaşayan arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla son zamanlarda çok fazla İran’lı vatandaşın Avrupa ülkelerine iltica ettiğini söylüyordu. Gerek ekonomik nedenler gerek inanç meselesi yüzünden adamlar İran’dan kaçarak yıllarca mülteci kamplarında çok ama çok cüz’i maaşlar karşılığında kalıyorlar.
Türkiye’de son zamanlarda artan baskılar, yaşanan olaylar bana öyle bir şey olmayacağını hissettirse de yine de insan sormadan edemiyor kendi kendine. Acaba “Türkiye, İran olur mu?”
İran da İslami devrim nasıl olmuştu?
İran şahı Rıza Pehlevi laikleşme yolunda Atatürk’ün inkilaplarını takip ediyordu.
Seneler boyunca halkı tarafından çok sevilerek İran’ın modern dünya ile tanışmasını ve açık fikir li olmasını sağladı.
Ancak ve ancak bir şey vardı ki bu İranlıları çok rahatsız ediyordu. Pehlevi kararlarını yalnız almıyordu. Daha sonra bu artık yavaş yavaş açıkca görülmeye başladı.
Pehlevi alenen Amerika ne derse onu yapıyordu. Yani modernleşme olarak görülen şey aslında Amerikan’ın himayesine girmekti. Burada belirtmek isterim ki İran halkını çok severim. İran filmlerini izleyenler bilir onların kendilerine özgü güçlü yanlarından birisi çok haysiyetli bir millet olması. İslamiyet devrimi aslında Amerika’ya bir başkıldırydı. Bir pes ediş. Çünkü yaptıkları hareket onları kucağa düşürdü. Ferdiyetlerini kaybettiler.
İran da darbeye giden yolda Muhafazakarlar ve Laikler birik olup şahı devirdi. Muhafazakarlar bu laiklik dinimize aykırı diye laiklerde bu yenilikler gelişmeler az diye protestoya başladı. Bu arada darbeden sonra tahta getirilecek kişi Türkiye’de saklanıyordu. Bu adam baştan beri yönetime karşıydı. Tıpkı Fethullah Gülen “piç” gibi. İran halkı “safça” darbeden sonra bu adamın “ciddenmi” Ruhullah Humeyni’nin bir süre kalıp sonra gideceğini sanıyordu. Çünkü Humeyni yaşını baya almıştı. Ancak sanılanın aksine Humeyni nin bir çok ideali vardı. Bunları hep gerçekleştirdi. Çok ağır bir dönüşle İran bugün kü halini aldı.
Türkiye’ye gelirsek.
Türkiye bir İran olabilir. İran olmak iyi midir kötü mü? tartışılır. İslam baskı ve zorlama dini değildir. Bu kuranda defalarca ayetlerde geçer. Ancak burada bir kültür yozlaşması ve ciddi düzeyde manevi değerlerde kayıp var. Bu süreci olumsuz etkiliyor. İslamda kesinlikle amirine “başkan, vali, cumhurbaşkanı, komutan, anne baba” isyan etmek yasaktır. İslamda isyan etmek yasaktır zaten. Taşkınlık yapmanın Hak katında hiç bir yeri yok. İsyan, taşkınlık, öfke, hırs şeytandandır bu nasıl iyi bir sonuç getirebilir. Eğer Türkiye kurulurken insanlar can vermek yerine saraya yürüseydi ahmak gibi davransaydıTürkiye destansı bir kurtuluş mücadelesi vermek yerine emperyalistlere boyun eğmek zorundaydı.NEDEN? Değer mi? onurunla ölmek yerine yenilgiyi kabul eder miyiz. Kim bağımsızlığını kaybeder onun değerini bilmeyen. Hakkını vermeyen. Ama biz çalışır ve gayret etmeye devam edersek pes etmezsek ellerine hiç bir şey geçmeyecek.
Kesinlikle çalışmaya devam edeceğiz, boş durmayacağız kaldı ki böyle lüksümüz yok zaten uzaya gitme planları yapan, gezegenleri kontrolleri almak isteyen devletlerin yanında. Ama Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu durum endişelendiriyor açıkçası. Buharlı makinaları kaçırdık, petrol dönemini kaçırdık, elektrikli temiz enerji döneminde şu anda bir şey yapamıyoruz ve böyle gidersek uzay çağına da yetişemeyeceğiz. Gerçi şu anda İran’ın elinde olan teknoloji bizde yok en azından savunma sistemleri olarak. Doğru mudur?